"KALBİMDEN İSMİN GEÇTİ, KİMSELER DUYMADI"
Özdemir Asaf'ın Lavinia'sını hepimiz biliriz. Listelist ve Leblebi Tozu sitelerinde konu üzerine hoş detaylı yazılar mevcut. Bahsedeceğim Lavinia şiirden ötesinde mana taşımaktadır.
Titanik hakkında BBC'de gazete manşetleri okuyoruz. İlginçtir ki ikinci seferi düzenlenecekmiş. Batık gemilere atıfta bulunularak aşktan korkmayacaksın direnci halk arasında argo cümle ile umutsuzca aktarılmaktadır. Kavuşmak ümidini gençlere tamamıyla bahsedebilen kimse yok. Elalem Örgütü'ne göre hareket edilemez. Meşgul ederek bilinç bloke ediliyor. Mucize sayılıyor yüreğinin sesini dinleyenlerin davranışları ki mutluluk normal yaşantının rutinlerinde özneldir, biriciktir, olması gerekenlerin sürekliliğidir.
Şairin hayatında iletişime geçtiği üç kadın figürü analiz ettiğimizde sevgi hissinin gerçekliği ilizyon kırılması da atlatılınca şairliğin sanat perdesi maddeden sıyrılarak kurulan güvenli bağ Y.Moran ile anlam kazanmıştır. Mevhibe hanım fıtratı gereği sözcüklere uyumlanan ilizyon karşılığının benzerliğidir. Sebahat hanımın ise en başta ailesinin onaylamadığını gözlemliyoruz. Bu iki hanım da Özdemir Asaf ile iletişiminde bağımsızlık problemi, karakter gölgesi ve bireysel gelişimi yüzeysel bırakan huzursuz edici ögeler barındırmaktadır. Mektuplardaki abartılı cümleler bu karanlığın perçinleştirdiğini izah etmektedir. Sebahat hanımla iletişimindeki yaklaşımında;devamlı rahatsızlanan, eğitimini yarıda bırakan ve hayat amacındaki tekamül cevabını arayan Özdemir Asaf gözlemliyoruz. Yıldız Moran'ın şahsi hayatı incelendiğinde ise derinliği, yaratılış hürriyeti gereğince tamamlanmış, bütün mizacını yeterliliğine erişmiş bir yetişkindir, manevi tutunma çabasındadır.
Darbe almayan kişiler( hayal kırıklığı yaşamayan) hisleri değersizleştirir. Güç tanımını; statü,aceleci,yakışıksız,yerleşiksiz, katlanılamayan, madde algısıyla sınırlandırır. Tamamlanmak, bütünleşmek, sindirmek zamanın güven duyusuna inanmakla oluşur, inşa edilir, sağlam temellerle kurulur. Özdemir Asaf kendini bulduğunda Lavinia'nın gölgeden ibaret olduğunu anlamıştır. Bu insanların yaşamına bakış açıları, ruhun derinliğindeki keşfedici, hür sanat ile vaktini sarmaladıklarını,ufku ferah, kültür kovanındaki arılar gibi oldukları görülmektedir.
Titanik filmini sıklıkla izlerim. Yeniden seyredişimde dikkat etmemişim ki rotaya müdahale eden yolculardan bir gazetecinin manşet kaygısı taşıdığı, kitap okumak ve politika sohbetleriyle ilgili ise Freud'un kim olduğu sorunsalındaki îmâ yani mizahen o çağın yazarlarının okunmadığının
politikacıların da filmdeki rüşvet unsurunu örneklendirdiğini izliyoruz. Aşk saf akıldır. Başkalarından taktir alma ilgi rahatsızlığı, günümüz ilişkilerinde özel hayatın aile yaşamının mutlu görünme rekabeti medyaya gösterme ne kadar sağlıklıdır? Yabancıların müdahalesine kışkırtıcı malzeme olmaktadır. Sonuçta Lavinia'nın gölgeliliği buz dağı ardındaki bilinmeyenin ışık almasıyla kayalıklara çarpmıştır. Günün en güzel saatlerinde dürüstçe, üşümeden, gizlenmeden varlığın var olma hali putların yıkılıp vuslatıyla güçlenecektir.
29 Kasım 2021 Pazartesi
Lettre à France
Son elitlerden kim kaldı? Bu diyarda var olan asil kimdir? Elit ne demek arkadaş, etimolojisi de Fransızca üstelik, yanılıyor muyum? Türkçe tamlamalara dikkat edelim. İslami şuurdan uzaklaşmış günümüz Arap ülkelerindeki cehalet hayvan eziyetine yönelik (deve yarışması vb) güncel haberleri takip ediyorsunuzdur. Orta Çağ Avrupa kafasından beter bir çağda kötülüğün artmasına tepki göstermeyenler de fazlaca. Fransızca konuşmak günümüzde vakit kaybı bu dili öğrenmek çeşitli dijital eğitim platformlarında mümkün. Ancak dünya dilleri sıralamasında İngilizce birinci gösteriliyor. Peki neden Türkçe olmasın? Elbet bir gün mümkündür. Paris şehrinde aşk yaşanır ideasıyla yıllardır uyuttunuz. Sorbonne Üniversitesi’nde edebiyat bölümü okumak da Feraceli Selma Hanıma nasip olmuş. Hayata mı küselim Fransızca bilmiyorum. Kötü haber ileteceğim; daha önce Paris Barış Konferansı (1919) hakkında yayınlanan yazımın bulunduğu internet sitesi iptal edildiğinden yazılarımın hepsi silinmiş. Fakat bunu mystic işaret algılıyorum. Kim bilir yeniden detaylarıyla yazayım diye midir bilmem, ÖSS hedeflemek ve lisans eğitimini tamamlamak ile bitmiyor okumak.
1826 yılının Fransa’sından günümüze panoramik fotoğraflardan seçkiler oluşturarak Strasbourg mimarisine dikkat çekilmesi düşünülmüş. Ancak Bizim Ev Tv programının dil ifadesinde Türkçe hukuku açısından rahatsız edici imalarını paylaşmak da vicdanen doğru karar olacak. Bu rahatsız edici ifadeler; ‘’insanlık mirası’’, ‘’ tarih kokan şehirler’’. İki kavram netlikle söylemeliyim ki uyuşmuyor. Deyim halini almış ifadelerdir konuşma adabında. I. Dünya Savaşı’nın rotasından Alsace Lorraine bölgesinde 1789'un izlerini kaybetmiş bir şehirdir. Kulağa hitap eden tarafı da Rouget nedeniyledir.
Eleştirdiğim husus şu, programda ana başlık ve alt başlık yazısınadır. Tarihe Tanıklık Eden Şehirler diyebilirdiniz. ‘ İnsanlık mirası’ cümlesine lüzum yok. Kültürel miras ifadesiyle telaffuz ediyoruz. Ön lisans eğitimi dahi mevcut. Konuyu çarptırarak antipatism tarih algısı, anti Türk metaforu mesajı uyandırmayınız. Türkçe dilini savunamayışa dair kimsenin tepkisine rastlamıyoruz. Vazgeçenler görüyorum. Nefes aldığımız müddetçe mücadeleyi sürdüreceğiz. Etimolojik kurallara sadık kalınmayınca İngilizce gibi bir dil sürekli yenilendiğinden örneğin gramer ve kelimeler eklenip ayıklanıyor. Türkçe’nin en büyük darbe alışı da vazgeçilmesi ıstırabıdır. Latin kökenli imece kurulmuş bir dil neden dünya dilidir. Televizyon, salonda insan sinerjisini yıpratan boş bir icat. Kozmetik ve güzel kadın metaforu da Fransızlık imajıyla yayılmış. İhracatımız ürünlerinde Türkiye’den ticari protokol kozmetik malzemelerin gönderimi varken en güzel kim yarışmalarına estetik sınırlamasıyla kamuoyu popüleritesinin gündemine boşluk kurmayınız. Çünkü boşluklardan saldıranlar memleketinin değerlerini işgal mandacılığını koymayı güdenler. İzmir Belediye Başkanını Fransızca biliyor diyerek seçen halkın mütareke yıllarını noksan duyup,yarım bilgileri direten cahillerdir. Heini Hediger bile sizin bu tavrınızla alay eder. Türk kadınının zerafeti başka ülkelerle kıyaslanamaz. Dünyadaki mimari şehirler de kıyaslamadan gözlenmelidir
Giovanni da Verrazzano
28 Kasım 2021 Pazar
RÜYA VE TÜRKÜ
‘’Seni görebildiğim yer, rüyalar artık/
Deli diyorlar bana, ah bu ayrılık’’
Mazhar Alanson
Sabah uyandığımda magazin haberlerinde Berdan Mardini’nin yeni imaj değişikliğine yönelik bir gündem konusuna rastladım. Neden heteroseksüel bakımın( erkek ağdası, meyveli parfüm, kaş inceltme, platin boya, küpe, dar pantolon, pullu cırtlak renk ceketler vs) modalaştırıldığının sosyolojik boyutu; kafa karışıklığı ile ilgili değildir. Magazincilerin, daha şöhretli olacağına inanılan gece eğlencesi mekanlarda katılan izleyicilerin beklentisi de o yöndedir. Varlık kavgasıdır bir anlamda, başkalarına kendisini beğendirme(kendinden kopma/öz benliği yitirme) cabası.
Fark etmek, irdelemek, kararlılık, bütünlüğün idrak mevzusu cinsiyetin yaratılışındaki öze sadık bedenlenmişliğe layığını yaşatmaktır. Bir kadın ve bir erkek neden yaratılmıştır? Neden ruhani özellikler karakterin şekillenmesinin mayasında gizlidir de herkes anlamaz? Çünkü hiçkimse esas ardının mystic evren tamamlanmışlığını hissedemez de bundan. Güzel hissetmiyorsun, güzel olmadığın manasında direnme. Ruh beden ayrılığında küllerini değil toprağına vuslatı diliyorsan enerjine ve çevrendeki insanlara dikkat etmelisin. Kimdir çirkin? Berduş, pejmürde, liyakatsiz kimlerdir? Manevi spritüel kişiliği dışarıdan gösterişsiz hayra vesile olursan güzelleşirsin. Sevgine layık olmayanlardan uzaklaştığında güzelleşirsin. Kalay, elektirik, simya hep insanda mecazi kategorilendirilir. Bu durum fikir uyuşmazlığı ve his üzerinden de değer biçilir.
Güzel ile Çirkin batı masal/hikayelerde güzellik (ince-duyarlı-hassas davranış/beden dili/gerçek taktir) temsili genç bayandan görgü öğrenerek sonradan (kabalaşmış) çirkinleşmiş figür sevginin gücüyle (kitap okumak, adabıyla yemek, bahçe tasarımı) prens görünümüne dönüşür. Mystic ifadeyle kaynaşma olur. İçimiz ısınır.Tanımaya yönelirsin,bilirsin ilk görüşte kaderini(henüz tanışmadık ama) kelimeler yaralıdır ve maksad iyileştirmek olmalıdır.
Hz Yusuf doğuştan güzel yaratılmıştı. Özel biriydi. Büyük kardeşlerinin kıskançlığıyla haksızlığa uğradı. Rüyası üzerinden kader vizyonu, halk arasındaki kişiliğinin önemi farklılığın çağrısıydı. En bilinen Züleyha’nın hırs, sadakatsizliği, ihtiras, sahip olma arzusu, kıskançlığı Yusuf’un iradeli tavrına ve mesafesine karşılık erkeğin erliğine iftirası ve zindana gönderilmesi günümüzde de örneklendirilir. Rahmetli Vatan Şaşmaz da bu tarz takıntılı bir kadın tarafından cinayete kurban edilmiştir. Bir anlık kıskançlıkla sanatçı Aliye Berger de silahı ile tehditsel davranışlar göstermiştir. Peygamberler insanlara yol göstericidir. Cahilce sıradan indirgeme tabirleri yanlıştır. Ancak menkıbeler tarihsel dogmalar olduğundan normal insanlar arasında da dersleştirilmektedir. Tarihçi yazar Franklin Reid’in kaleme aldığı Yusuf peygamber hakkında yazılmış kitabı ise AMAZON uluslar arası kargo kitap sitesinde gördüm. Bu eserde Eşi Asenath, Asenath’ın sabırlı, güzel, anlayışlı bir kadın olduğu, Hz Yusuf’un Mısır yönetimindeki lider kimliği, rüyası sonrası yaşadıkları konu edinilmiştir. Senelerce Kanal 7 ekranlarında Hz Yusuf isimli dizi yayınlandı,hiç izlemedim. Dizi üç sezon kırk beş bölümden oluşmaktadır. Hayrlı rüya herkese anlatılmaz. Kabus görüntüler zihnin ferahlaması içindir kainata geri iade edilir.Sahih rüya ehil kişilerce yorumlanmalıdır. Gerçekleşmesi için tezahür edeceği net işaretler beklenmelidir. Rehberlik niteliğinde mesaj içerdiğinden her konuda danışılacak ilahi yeti taşımaktadır. Türküler de duyguların somut yansımasıdır.
(Halwa Ya Baladi- Lina Sleibi/ Dalida cover) حلوة يا بلدي كلمة حلوة وكلمتين .. حلوة يا بلدي غنوة حلوة وغنوتين .. حلوة يا بلدي أملي دايما كان يا بلدي .. إني أرجعلك يا بلدي وافضل دايما جمبك على طول وذكريات كل اللي فات .. فاكرة يا بلدي قلبي مليان بحكايات .. فاكرة يا بلدي أول حب كان فى بلدي مش ممكن أنساه يا بلدي فين أيام زمان.. قبل الوداع قوم اغمرنى بشدة بوس راسى كنا بنقول إن الفراق دا مستحيل وكل دمعة على الخدين كانت بتسيل مليانة بأمل إن احنا نبقى موجودين فى بحر الحب.. على الشطين دخيله هايد الكلمه لما تقلى صباح الخير كلمة حلوة وكلمتين .. حلوة يا بلدي غنوة حلوة وغنوتين .. حلوة يا بلدي فين حبيب القلب.. يا بلدي كان بعيد عنى.. يا بلدي وكل ما بغنى.. بفكر فيه قول يا حبيبي انت سايبني ورايح فين أجمل لحن دا حنغنيه إحنا الاتنين يا محلى كلمة بلدي فى غنوة بين سطرين يا ليل يا عين ي
Sabah uyandığımda magazin haberlerinde Berdan Mardini’nin yeni imaj değişikliğine yönelik bir gündem konusuna rastladım. Neden heteroseksüel bakımın( erkek ağdası, meyveli parfüm, kaş inceltme, platin boya, küpe, dar pantolon, pullu cırtlak renk ceketler vs) modalaştırıldığının sosyolojik boyutu; kafa karışıklığı ile ilgili değildir. Magazincilerin, daha şöhretli olacağına inanılan gece eğlencesi mekanlarda katılan izleyicilerin beklentisi de o yöndedir. Varlık kavgasıdır bir anlamda, başkalarına kendisini beğendirme(kendinden kopma/öz benliği yitirme) cabası.
Fark etmek, irdelemek, kararlılık, bütünlüğün idrak mevzusu cinsiyetin yaratılışındaki öze sadık bedenlenmişliğe layığını yaşatmaktır. Bir kadın ve bir erkek neden yaratılmıştır? Neden ruhani özellikler karakterin şekillenmesinin mayasında gizlidir de herkes anlamaz? Çünkü hiçkimse esas ardının mystic evren tamamlanmışlığını hissedemez de bundan. Güzel hissetmiyorsun, güzel olmadığın manasında direnme. Ruh beden ayrılığında küllerini değil toprağına vuslatı diliyorsan enerjine ve çevrendeki insanlara dikkat etmelisin. Kimdir çirkin? Berduş, pejmürde, liyakatsiz kimlerdir? Manevi spritüel kişiliği dışarıdan gösterişsiz hayra vesile olursan güzelleşirsin. Sevgine layık olmayanlardan uzaklaştığında güzelleşirsin. Kalay, elektirik, simya hep insanda mecazi kategorilendirilir. Bu durum fikir uyuşmazlığı ve his üzerinden de değer biçilir.
Güzel ile Çirkin batı masal/hikayelerde güzellik (ince-duyarlı-hassas davranış/beden dili/gerçek taktir) temsili genç bayandan görgü öğrenerek sonradan (kabalaşmış) çirkinleşmiş figür sevginin gücüyle (kitap okumak, adabıyla yemek, bahçe tasarımı) prens görünümüne dönüşür. Mystic ifadeyle kaynaşma olur. İçimiz ısınır.Tanımaya yönelirsin,bilirsin ilk görüşte kaderini(henüz tanışmadık ama) kelimeler yaralıdır ve maksad iyileştirmek olmalıdır.
Hz Yusuf doğuştan güzel yaratılmıştı. Özel biriydi. Büyük kardeşlerinin kıskançlığıyla haksızlığa uğradı. Rüyası üzerinden kader vizyonu, halk arasındaki kişiliğinin önemi farklılığın çağrısıydı. En bilinen Züleyha’nın hırs, sadakatsizliği, ihtiras, sahip olma arzusu, kıskançlığı Yusuf’un iradeli tavrına ve mesafesine karşılık erkeğin erliğine iftirası ve zindana gönderilmesi günümüzde de örneklendirilir. Rahmetli Vatan Şaşmaz da bu tarz takıntılı bir kadın tarafından cinayete kurban edilmiştir. Bir anlık kıskançlıkla sanatçı Aliye Berger de silahı ile tehditsel davranışlar göstermiştir. Peygamberler insanlara yol göstericidir. Cahilce sıradan indirgeme tabirleri yanlıştır. Ancak menkıbeler tarihsel dogmalar olduğundan normal insanlar arasında da dersleştirilmektedir. Tarihçi yazar Franklin Reid’in kaleme aldığı Yusuf peygamber hakkında yazılmış kitabı ise AMAZON uluslar arası kargo kitap sitesinde gördüm. Bu eserde Eşi Asenath, Asenath’ın sabırlı, güzel, anlayışlı bir kadın olduğu, Hz Yusuf’un Mısır yönetimindeki lider kimliği, rüyası sonrası yaşadıkları konu edinilmiştir. Senelerce Kanal 7 ekranlarında Hz Yusuf isimli dizi yayınlandı,hiç izlemedim. Dizi üç sezon kırk beş bölümden oluşmaktadır. Hayrlı rüya herkese anlatılmaz. Kabus görüntüler zihnin ferahlaması içindir kainata geri iade edilir.Sahih rüya ehil kişilerce yorumlanmalıdır. Gerçekleşmesi için tezahür edeceği net işaretler beklenmelidir. Rehberlik niteliğinde mesaj içerdiğinden her konuda danışılacak ilahi yeti taşımaktadır. Türküler de duyguların somut yansımasıdır.
(Halwa Ya Baladi- Lina Sleibi/ Dalida cover) حلوة يا بلدي كلمة حلوة وكلمتين .. حلوة يا بلدي غنوة حلوة وغنوتين .. حلوة يا بلدي أملي دايما كان يا بلدي .. إني أرجعلك يا بلدي وافضل دايما جمبك على طول وذكريات كل اللي فات .. فاكرة يا بلدي قلبي مليان بحكايات .. فاكرة يا بلدي أول حب كان فى بلدي مش ممكن أنساه يا بلدي فين أيام زمان.. قبل الوداع قوم اغمرنى بشدة بوس راسى كنا بنقول إن الفراق دا مستحيل وكل دمعة على الخدين كانت بتسيل مليانة بأمل إن احنا نبقى موجودين فى بحر الحب.. على الشطين دخيله هايد الكلمه لما تقلى صباح الخير كلمة حلوة وكلمتين .. حلوة يا بلدي غنوة حلوة وغنوتين .. حلوة يا بلدي فين حبيب القلب.. يا بلدي كان بعيد عنى.. يا بلدي وكل ما بغنى.. بفكر فيه قول يا حبيبي انت سايبني ورايح فين أجمل لحن دا حنغنيه إحنا الاتنين يا محلى كلمة بلدي فى غنوة بين سطرين يا ليل يا عين ي
26 Kasım 2021 Cuma
ANLAMAKTAN YORULDUM
Yerin dibinde mahzendeyim arkadaşlar. Çok utanç duyacaksınız, WhatsApp story paylaşımına yanlışlıkla kahve falı yorumu attım. Hemen o an sildim. Kötü enerjilerin dahil olmasını istemem. Vardır bir hayr. Aklımı kurcalayan sorular yanıtlarına ulaşıyor aslında, insanlığımız hep gizlidir. Alaycı kelimelere itildiğimizden katılaşıp olmadığımız görüntüye bürünüyoruz. Tebessümün ve iyi düşüncenin açamayacağı hiçbir kapı yoktur. Herkesi beğenebiliriz ancak aşk harfinin okunuşu tektir.
Bildiğiniz üzere gündelik rutinlerim neticesinde roman benzeri, film tadında, gerçek şiirler ve öteliğin fotoğrafını yazıyorum. Saçılan inciler şayet bir inci değerindeyse muhtemelen okuyucuların gözlerini açıp bloğumda devam ettirdiğim iç konuşmayı sahilde incelemelerini rica ediyorum. Ya da imkanınız yoksa deniz hışırtısı sesi açınız Youtube’dan. Çünkü Portekizli bir şairin hislerine mercan dokuyacağız. Bu arada İz albümünde Sezen Aksu- Sen Ağlama şarkısını Merve Deniz güzel yorumlamış.
‘’Eserlerimin bulunduğu karmakarışık çekmecede bazen on, onbeş yıl hatta daha da öncesinde yazdığım metinler buluyorum. Ve bunların çoğu bir yabancı tarafından yazılmış gibi geliyor bana; bu metinlerde adeta kendimi bulamıyorum. Bunları yazan bir insan vardı ve o insan da bendim. Yazdım ama sanki başkasının rüyasından uyandığım başka bir hayatta yazdım’’ Fernando’nun Portekiz’i(yurt-vatan sevgisi) başarıyla kazanılmasına rağmen yarım bırakılmış eğitimden daha kıymetliydi. Kendinden uzaklığı aşkından da sıyrılmasına nedendi. Tarihi inceleyecek olursak Portekizce bilen Fatih Sultan Mehmed bizim topraklarımızda yetişmiştir. Birkaç yıl önce Santa Clara Kafe’de Portekiz Kültür Günü toplantısında ‘’kölelik’’ kavramına değinilmişti. Köle Isaura filminden bahsedilmişti.Uyarlanan eserin yazarı Bernardo Guimaraes’dir. Liman kapısı manasını temsil eder. Portakal meyvesinin de yerleşkesi sayılır. 1147’den itibaren Lizbon şehri krallığın merkezi olmuştur. Ümit Burnu keşfinde ismi öne çıkan Bartolomeu Dias’da bir Portekizlidir.Portekiz – Osmanlı münasebetleri Memlüklere yardım donanmasıyla gönderilen deniz komutasındaki Selman Reis önderliğinde Kızıldeniz üzerindeki Portekiz faaliyetlerini durdurmasıyla tarihe geçmiştir.
Lizbon’da yaşanmış büyük aşk Ofelia Queiroz ve Fernando Pessoa arasındaki dialoglardan anlayacağımız, zerafetin eksilmediği ama kavuşulmayan bir öyküdür. Fernando yazar kimliğine eritilmiş psikolojik incelediğimizde Borderline Kişilik Bozukluğu tanısını gözlemliyoruz. Türkiye’de bu tarz örneklere günümüzde rastlıyor muyuz? Aşırı sevgi ve ertesi gün vazgeçmek hakikat içermiyor. Söylediğinin arkasında durmayan anlık gelişen ilişkilere sevgiymiş imajı yansıtılıyor. Sahilde denizi arkada bırakıp fotoğraf çekilen çiftler-sadece kendisini paylaşan selfieler dalganın rüzgarla öpüştüğü sihri hissetmiyor. Huzur bulmaya kalabalıklaşılıyor ve dertler çöp gibi enerjisel kötücül cümlelerle(bakışların nefreti ya da umursamazlığınca) evrene olumsuzluk yayıyor. Yaşam biçimi iki kişiliktir. O an kurgulanmaz. Fernando Pessoa’nın çocukluğu travmatik olaylarla döşenmiştir. Kritik yaşlarda babasını ve kardeşini yitirmiş ‘ölüm’ ile tanışmış. Sonraki zamanda ise annesinin ikinci evliliği nedeniyle Afrika’ya gitmesi ayrılık trajedisinde bilinçaltı tamamlanmamış ilgi duygusal açlıkla kadına öfkeye dönüşmüştür. Benzerini Nazım Hikmet Yahya Kemal arasında gözlemleriz ve intikamını Piraye’den alacaktır. Fernando çocukluğunun aydınlanmayan yalnızlığının kine bulanmış aşk körlüğü görüntüsüyle Ofelia’yı kendinden uzaklaştırarak esas kendiliğinden de kaçak bir Alvaro de Campos karakteri yaratmıştır.
Yönetmenliğini üstlenen; Metin Erksan –Sevmek Zamanı, Orhan Elmas-Küçük Sevgilim, Yücel Çakmaklı-Birleşen Yollar filmlerinde karakterlerin ruhsal çıkmazlığı ikili ilişkilerden kaçıngan sağlıksız dram edebiyatından toplumsal korku algısına perde tutar. Pişmanlıklar, mazeretler, kimliksiz bunalımlar hayatı zindana çevirir. Sevmek bu değildir. Türkiye örneklerinde gene Azra Erhat ve Cevat Şakir mektuplaşmasında birden iletişimi kesen aşık kişi örneğine rastlıyoruz. Hep kadına haksızlık döngüsü yapılmaktadır. Ya benimsin ya kara toprağın saplantısından toplumu muhafaza edecek yegane adalet Allah’ın emriyle sevginin varlığına inanmak ve inancı yaşatmak cesaretidir. Portekiz’de Fernando ile Ofelia’nın buluştukları yer ve tarih ülkede 100.yılı kutlanacak kadar da aşka değer verildiğinin, sevgi duygusunu hissedebilmeye olan saygının ispatıdır.Sezai Karakoç 16 Kasım’da vefat etti. Yalnızlığın kederinden ayrılarak kavuşmak yazılmalıdır. Hamingway’in Kadınsız Erkekler eserini de bu manada okuyabiliriz. Dilerim kaderimizde rastlayacağımız tek gerçek hayat yoldaşıyla yeni nesillere artık bu hikayeleri geride bırakmanın bireysel olgunluğa erişmemizde sadece vardır bir hayr/her şeyin hayrlısı dedirtecek geçişler olduğunu ders niteliğinde anlatırız. ‘’ Nefret ediyorum Alvaro de Campos’dan, ben yalnız Fernando Pessoa’yı seviyorum’’
KAYNAKÇA: Zugetextet Kultur
Bildiğiniz üzere gündelik rutinlerim neticesinde roman benzeri, film tadında, gerçek şiirler ve öteliğin fotoğrafını yazıyorum. Saçılan inciler şayet bir inci değerindeyse muhtemelen okuyucuların gözlerini açıp bloğumda devam ettirdiğim iç konuşmayı sahilde incelemelerini rica ediyorum. Ya da imkanınız yoksa deniz hışırtısı sesi açınız Youtube’dan. Çünkü Portekizli bir şairin hislerine mercan dokuyacağız. Bu arada İz albümünde Sezen Aksu- Sen Ağlama şarkısını Merve Deniz güzel yorumlamış.
‘’Eserlerimin bulunduğu karmakarışık çekmecede bazen on, onbeş yıl hatta daha da öncesinde yazdığım metinler buluyorum. Ve bunların çoğu bir yabancı tarafından yazılmış gibi geliyor bana; bu metinlerde adeta kendimi bulamıyorum. Bunları yazan bir insan vardı ve o insan da bendim. Yazdım ama sanki başkasının rüyasından uyandığım başka bir hayatta yazdım’’ Fernando’nun Portekiz’i(yurt-vatan sevgisi) başarıyla kazanılmasına rağmen yarım bırakılmış eğitimden daha kıymetliydi. Kendinden uzaklığı aşkından da sıyrılmasına nedendi. Tarihi inceleyecek olursak Portekizce bilen Fatih Sultan Mehmed bizim topraklarımızda yetişmiştir. Birkaç yıl önce Santa Clara Kafe’de Portekiz Kültür Günü toplantısında ‘’kölelik’’ kavramına değinilmişti. Köle Isaura filminden bahsedilmişti.Uyarlanan eserin yazarı Bernardo Guimaraes’dir. Liman kapısı manasını temsil eder. Portakal meyvesinin de yerleşkesi sayılır. 1147’den itibaren Lizbon şehri krallığın merkezi olmuştur. Ümit Burnu keşfinde ismi öne çıkan Bartolomeu Dias’da bir Portekizlidir.Portekiz – Osmanlı münasebetleri Memlüklere yardım donanmasıyla gönderilen deniz komutasındaki Selman Reis önderliğinde Kızıldeniz üzerindeki Portekiz faaliyetlerini durdurmasıyla tarihe geçmiştir.
Lizbon’da yaşanmış büyük aşk Ofelia Queiroz ve Fernando Pessoa arasındaki dialoglardan anlayacağımız, zerafetin eksilmediği ama kavuşulmayan bir öyküdür. Fernando yazar kimliğine eritilmiş psikolojik incelediğimizde Borderline Kişilik Bozukluğu tanısını gözlemliyoruz. Türkiye’de bu tarz örneklere günümüzde rastlıyor muyuz? Aşırı sevgi ve ertesi gün vazgeçmek hakikat içermiyor. Söylediğinin arkasında durmayan anlık gelişen ilişkilere sevgiymiş imajı yansıtılıyor. Sahilde denizi arkada bırakıp fotoğraf çekilen çiftler-sadece kendisini paylaşan selfieler dalganın rüzgarla öpüştüğü sihri hissetmiyor. Huzur bulmaya kalabalıklaşılıyor ve dertler çöp gibi enerjisel kötücül cümlelerle(bakışların nefreti ya da umursamazlığınca) evrene olumsuzluk yayıyor. Yaşam biçimi iki kişiliktir. O an kurgulanmaz. Fernando Pessoa’nın çocukluğu travmatik olaylarla döşenmiştir. Kritik yaşlarda babasını ve kardeşini yitirmiş ‘ölüm’ ile tanışmış. Sonraki zamanda ise annesinin ikinci evliliği nedeniyle Afrika’ya gitmesi ayrılık trajedisinde bilinçaltı tamamlanmamış ilgi duygusal açlıkla kadına öfkeye dönüşmüştür. Benzerini Nazım Hikmet Yahya Kemal arasında gözlemleriz ve intikamını Piraye’den alacaktır. Fernando çocukluğunun aydınlanmayan yalnızlığının kine bulanmış aşk körlüğü görüntüsüyle Ofelia’yı kendinden uzaklaştırarak esas kendiliğinden de kaçak bir Alvaro de Campos karakteri yaratmıştır.
Yönetmenliğini üstlenen; Metin Erksan –Sevmek Zamanı, Orhan Elmas-Küçük Sevgilim, Yücel Çakmaklı-Birleşen Yollar filmlerinde karakterlerin ruhsal çıkmazlığı ikili ilişkilerden kaçıngan sağlıksız dram edebiyatından toplumsal korku algısına perde tutar. Pişmanlıklar, mazeretler, kimliksiz bunalımlar hayatı zindana çevirir. Sevmek bu değildir. Türkiye örneklerinde gene Azra Erhat ve Cevat Şakir mektuplaşmasında birden iletişimi kesen aşık kişi örneğine rastlıyoruz. Hep kadına haksızlık döngüsü yapılmaktadır. Ya benimsin ya kara toprağın saplantısından toplumu muhafaza edecek yegane adalet Allah’ın emriyle sevginin varlığına inanmak ve inancı yaşatmak cesaretidir. Portekiz’de Fernando ile Ofelia’nın buluştukları yer ve tarih ülkede 100.yılı kutlanacak kadar da aşka değer verildiğinin, sevgi duygusunu hissedebilmeye olan saygının ispatıdır.Sezai Karakoç 16 Kasım’da vefat etti. Yalnızlığın kederinden ayrılarak kavuşmak yazılmalıdır. Hamingway’in Kadınsız Erkekler eserini de bu manada okuyabiliriz. Dilerim kaderimizde rastlayacağımız tek gerçek hayat yoldaşıyla yeni nesillere artık bu hikayeleri geride bırakmanın bireysel olgunluğa erişmemizde sadece vardır bir hayr/her şeyin hayrlısı dedirtecek geçişler olduğunu ders niteliğinde anlatırız. ‘’ Nefret ediyorum Alvaro de Campos’dan, ben yalnız Fernando Pessoa’yı seviyorum’’
KAYNAKÇA: Zugetextet Kultur
21 Kasım 2021 Pazar
DOĞU EXPRESS
Hangi filmin bestesiyim ey yolcu! Beni nasıl bir fotoğrafa sığdırdın da sen, sensiz tanığıyım alkışlı bihitabın. Gözyaşına boğuldum, burnumun direği sızlıyor.
Sebepsiz mi değil mi pek yanıtlamak istemiyorum. Ağrı’ya gitmedim, Ağrı Dağı Eteği’nde matem tutmanın ne olduğunu bilirim. Ve Diyarbakır çağırıyor. Tüm yelkenleri terkederek koşar adım geliyorum (manevi duamla). Iğdır günleri Istanbul’da düzenlenmediğinden katılamadım. Sinirden ağlarken dua etmekten başka gücümün olmayışından.Gözyaşı nasıl saklanırdı biliyorsunuz özlemi ifade eder. Kahramanmaraş’a(mı bağlı?)bu Elbistan ? dağlık arazi,Tarım ve Orman Bakanlığı'nın ödül vaat ettiği iddasıyla Amerika’dan gelen avcının birisi dağ keçisini ok ile canice katledip fotoğraf paylaşıyor kimse de gıkını çıkartmıyor.( bu haberin amacı ve ne kadarı neyle ilgili nesi doğrudur bilemiyoruz medyada tartışılıyordu) . Paranın uşağı olmuşsunuz. Bakanlıklarda çalışmak vatana hizmet ettiği manasına sayılmıyor. Neyin planındasın? Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı ile hür ve bütün yaşayacaktır.Kirli emellerinizin bedelini neyle ödeşeceğinizin hesabını Allah alır, terbiyemden kelimeleri öteliyorum.
Kars vatandaşlarımız bilir, keçiboynuzu toprak mahsülüdür pekmezi bağışıklık kateder, hazmı kolaylaştırır, bitki don vakasında ısıyı dengeler, aç karna tüketilir, glikozdan daha sağlıklıdır.
Hepimiz şahidiz ki; Vilayet-i Şarkıye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kararlarında ‘milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz’ maddesi temel çerçeve alınan resimdir. Çözünürlüğü toprağa zararlı manevi yönü kaybedilmiş, insana huzursuzluk yayan hiçbir siyasi gündem, sanatın dönüşümünü tepkisini ve aşmak olgusunu öteleyemez. Yayıncılık projelerinde görünenlerden biri de fotoğrafın uyuşmazlığı. Üzülüyorum, çünki görmeyenlerin arasında yalnızım. Dahası incelediğimden ağır bir kamera vidyosunun arkasında duran sessizlikdeyim. Mutfakta noksan ürün diyelim ki kabartma tozu, programlarda aranılan püf ise hissetmek anılan isimler önemsizleşiyor. Biz tarih araştırmacıları o sebeple tören başında Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah Arkadaşlarına rahmet dileriz. Edebiyat derslerinde haksızlığa uğratan o aldanmışlara boyun eğmeyen kişileriz. En güzel eserler bağımsız ilgilenilen okumaların sürekliliği neticesinde yazılır.Renkli televizyon çağını da geçtik, internette kurulan tv kanallarının posası dizi senaryolarında açığa çıkıyor. 500T otobüsünden hikaye yazan düşünürleri tebrik etmemiz gerekiyor(kinaye). İzlemedim ama Allah kimseyi bu otobüs yolculuğuna mahkum etmesin.(taşıtlarda sivil vaziyette gezinen kötü sapkınlar def olsun ) Önceki yazılarımda da bahsetmiştim.
‘’Gerek Eusebius’dan gerek Eusebius’un yararlandığı Kilise babalarınından edindiğimiz bilgilere göre, geçici olarak Yeni Ahid Kanon’una giren fakat şu veya bu kesimde tartışma konusu olan kitapları şöyle sıralayabiliriz. Yahudilere mektup Doğu Kilisesi’nde kabul batıda tartışma konusu çünkü Muratari Kanon’da yer almış, başka birçok yazarlarca da şüpheli bulunmuş. James’in mektupları neredeyse bütün yazarlar tarafından eleştirilmiş. (Encylopedia- Britannica-Bible Evangel maddeleri’’ Işık Doğudan Gelir- Cemil Meriç
Eski Türk Tarihi ile ilgili alan çalışanlar ders müfradatlarında Doğu Avrupa Tarihi mutlaka okumuştur. ‘Kavimler Kapısı’ ardında Saka Türkleri vardır. Prof. Dr İlhami Durmuş’un makalesinden edindiğimiz bilgiler doğrultusunda Anov-Androvo-Afanasiyevo kültürlerinin arkeolojik devamlılığını temsil eder. Saka Türkleri’nde kadın ve erkeklerle ilgili tek eşlilik inancı hakimdi. Güneş’e ibadet ediyorlar ve güvenilir kimselerdi. Göğün kutsal sayıldığını sezinliyoruz. Herodot Baba, tarihi sevdirdin valla. Tarihin babalarını ve analarını içtenlikle kucaklıyorum. Allah bağışlasın, isteyen herkese nasip etsin. Pers Tarihi’nde I ve II. Kyros hükümdarları var. Tomris Hatun’a (Ve II.Kyros kötülüğüyle kadının seçtiği ailesini mutluluğunu çaldı elinden ) evlenme vaadiyle toprak genişletme niyeti güddüğü anlaşıldığından, Tomris'in hür iradesiyle reddetmesi ülke coğrafyasının kadın figürü güçlü,amazon ruhlu,ayakları üzerinde duran anaerkil mantığıyla hislerini yansıtmış vatan kahraman sembolüdür. Tarihte bahsedilen (Büyük Kyros) II.Kyros M.Ö. 559-529(530?) yılları tahttadır. I.Kyros ise M.Ö 600-559 yıllarında anılır. Yunan-Pers Savaşları 490’dan beri sürüyor o dönemde ve Zerdüşt inancı nedeniyle Türklerden ayrılırlar. Ataerkil toplum yapısı görülüyor.Türk Dünyası Korkut Ata Film Festivali ‘nde Tomris filmi galada seyirciyle buluştu. Şaman sahneleri de mercek odağındaydı. Hâlâ kadının şifacı elleri, ailesine bağı, sevgiyi temsil etmesi mirasımız. Erkek demek kuvvet yani maddi manevi destek. Öyleyse neden kadının hukuksal güvencesi yok ülkemizde? İyimser biriyim, ümitle bekleyelim, hatta sadece beklemeyelim çaba sarfedelim ama birlikte yaşamanın gayesi birbirini sevenlerle mümkün. Avare avare köpek tasmasından farksız birinin elinden ruhsuzca tutmak! Hayvanlar canlılar ekolojisinde, her yaratılmışın dengesinde sorumluluk parçasıdır. Urganlara sarılarak gömülür eski çağlarda kişinin hayvanları ve eşyaları. Oysa günümüzde PET SHOP çılgınlığı, tıpkı indirim saçmalığındaki hezimet gibi lanse ediliyor.
İbn-i Hazm aşkı şöyle not etmiştir mısrasında,
‘’Öyle bir yüz ki bu yüz ne eksiği ne fazlası var Kuşluk güneşi oğlak burcundayken bir sıcaklık Ayrılık gününden şikayetim yok yeminim olsun O gün, ruhumu cesedimden koparıp ayırsa da’’
Çocuk işçiler gündeme taşınmıyor. Bilgi Üniversitesi zoom programı sabah oturumunda ‘’isot’’ üretiminde gayretle emeğinin sömürüldüğü tartışılan, hayvandan da aşağı koşullarda çalıştırılan onların deyimiyle köleleştirilen okuldan uzaklaştırılmasına neden olan bu gençler hayata nasıl bağlanacak? Biz sanat,kültür ile vaktimizi değerlendirirken , tiktok vidyolarının safsatalarını eleştiririyoruz da neden insan gücü emeğini savunamıyoruz? Toplumdan soyutlanmış dünyada nefes alma hürriyeti elinden alınmış herkesin hakkı var üzerimizde. Türk ekonomisi bahis iddalarıyla şans lotolarıyla kalkınmaz. Sağlık, uyku, gıda, barınma, temizlik ihtiyaçlarından yoksun çocuklar varken ülkemin doğusunda ki bilgiyi direk takip edebildiğim güvenilir alanlar varken bu yazıyı kimin okuyacağına dair kaygılanmadan tek başıma adil kültürlü sosyal yaşamın savunucusuyum.
Günümüz vakitlerinde medyada tartışılan konulardan biri de Mado yöneticisinin ''Çinliyim'' demesi. Eski anılardan(2020) hatırlayalım Misak-ı Milli törenindeydik. Katılımcılar arasında Binali Yıldırım dahi gelmişti. Tarihle ilgili gerçekten efsanevi bir belgesel izleyeceğimiz T. Amire Salonu'ndayken henüz başlayacağı esnada yanıma tuhaf bir bayan oturdu. Türkistanlı olduğunu Çin Konsolosluğu’nda falan tanınıyormuş (uydurmaca çok şey anlattı) Bana ne gösterdi tahmin edin Abdullah Gül’e yazdığı mektubu okuttu.(ki bu mektup neyi temsil ediyor tam anlayamadım) Dedim ki ‘siz bunu cumhurbaşkanına ulaştırdınız mı? ’ O bayan her kimse kendi ismini söylese dahi rahatsız ediciydi, yanıtı şu oldu ‘’o zaman değildi ki herkes konuşuyor susun da okuyun’’ cumhurbaşkanlığında güncel yönetimdeki isimlerden de bahsedince (tüm görsel kayıtlar gelen kişiler çekimlenmiştir diye ümit ediyorum) Ne çok şizofrenik şüpheli belirsiz, terörü önesüren tipler ile karşılaşmışım. Vatanımıza duayı elden bırakmayalım. Türk Tarih Kurumu başkanının Refik Turan idi o zaman. Şecerem Türk, ben Türk doğdum Türk örfünce de nefsani bakımdan şükürdeyim. (Ocak 2020 https://www.haberler.com/misak-i-milli-kabul-edilisinin-100-yilinda-anildi-12862414-haberi)
(eski yazılarımda Edebi Kültür Dergi yayınlarında da katıldığımı söylediğim bir yazım var)
12 Kasım 2021 günü Müzeler Sempozyumu özel canlı yayında instagramda Gaziantep İl Kültür Müdürlüğü instagram aracılığıyla Fıstık Müzesi kurulduğunun kültürel gündemini aktardı ve üretim meşakkatini de vurguladı. Fıstık üretimi Osmanlı Dönemi tüccar ilişkilerinde paketlenmesi vs gibi birçok ihracat gereksinimlerinde Şam’a gönderildiği nedeniyle o isim halk arasında Şam Fıstığı tamlamasıyla yayılmış. Asıl tanımlama (Gaziantep) Antep Fıstığı imiş. İbn- Arabi’nin de dediği üzre; ‘’Hakk, her yüzden görünür’’.
Onat Kutlar ile yazımı sonlandırıyorum. ‘’Çıktığımda hava açıktı ikindi güneşi gibi Nicedir ısıtmayan parlak ayın az değişken dilimleri altında yürürken sordum kendi kendime. Nereye gidiyorsun? Hiçbir yere. Ne zamandır yalnızsın? Bilmem, denize ve ay ışığından yapraklar kesen şiire sormalı bunu. Daha yazılırken bir anıya dönüşen şiirlere. Sordum kendi kendime ne yapılabilir bir çamurdan? Heykel. Acılardan? Aşk. Yoksulluklardan bir devrim bile yapılabilir. Ama hiçbir şey, hiçbir şey yapılamaz ayrılıklardan’’
PAYLAŞTIĞIM FOTOĞRAF İSE SABANCI VAKFI BİRİNCİ SEÇİLEN ESERLER TÖREN- KOKTEYL- SALI GÜNÜ
Hepimiz şahidiz ki; Vilayet-i Şarkıye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kararlarında ‘milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz’ maddesi temel çerçeve alınan resimdir. Çözünürlüğü toprağa zararlı manevi yönü kaybedilmiş, insana huzursuzluk yayan hiçbir siyasi gündem, sanatın dönüşümünü tepkisini ve aşmak olgusunu öteleyemez. Yayıncılık projelerinde görünenlerden biri de fotoğrafın uyuşmazlığı. Üzülüyorum, çünki görmeyenlerin arasında yalnızım. Dahası incelediğimden ağır bir kamera vidyosunun arkasında duran sessizlikdeyim. Mutfakta noksan ürün diyelim ki kabartma tozu, programlarda aranılan püf ise hissetmek anılan isimler önemsizleşiyor. Biz tarih araştırmacıları o sebeple tören başında Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah Arkadaşlarına rahmet dileriz. Edebiyat derslerinde haksızlığa uğratan o aldanmışlara boyun eğmeyen kişileriz. En güzel eserler bağımsız ilgilenilen okumaların sürekliliği neticesinde yazılır.Renkli televizyon çağını da geçtik, internette kurulan tv kanallarının posası dizi senaryolarında açığa çıkıyor. 500T otobüsünden hikaye yazan düşünürleri tebrik etmemiz gerekiyor(kinaye). İzlemedim ama Allah kimseyi bu otobüs yolculuğuna mahkum etmesin.(taşıtlarda sivil vaziyette gezinen kötü sapkınlar def olsun ) Önceki yazılarımda da bahsetmiştim.
‘’Gerek Eusebius’dan gerek Eusebius’un yararlandığı Kilise babalarınından edindiğimiz bilgilere göre, geçici olarak Yeni Ahid Kanon’una giren fakat şu veya bu kesimde tartışma konusu olan kitapları şöyle sıralayabiliriz. Yahudilere mektup Doğu Kilisesi’nde kabul batıda tartışma konusu çünkü Muratari Kanon’da yer almış, başka birçok yazarlarca da şüpheli bulunmuş. James’in mektupları neredeyse bütün yazarlar tarafından eleştirilmiş. (Encylopedia- Britannica-Bible Evangel maddeleri’’ Işık Doğudan Gelir- Cemil Meriç
Eski Türk Tarihi ile ilgili alan çalışanlar ders müfradatlarında Doğu Avrupa Tarihi mutlaka okumuştur. ‘Kavimler Kapısı’ ardında Saka Türkleri vardır. Prof. Dr İlhami Durmuş’un makalesinden edindiğimiz bilgiler doğrultusunda Anov-Androvo-Afanasiyevo kültürlerinin arkeolojik devamlılığını temsil eder. Saka Türkleri’nde kadın ve erkeklerle ilgili tek eşlilik inancı hakimdi. Güneş’e ibadet ediyorlar ve güvenilir kimselerdi. Göğün kutsal sayıldığını sezinliyoruz. Herodot Baba, tarihi sevdirdin valla. Tarihin babalarını ve analarını içtenlikle kucaklıyorum. Allah bağışlasın, isteyen herkese nasip etsin. Pers Tarihi’nde I ve II. Kyros hükümdarları var. Tomris Hatun’a (Ve II.Kyros kötülüğüyle kadının seçtiği ailesini mutluluğunu çaldı elinden ) evlenme vaadiyle toprak genişletme niyeti güddüğü anlaşıldığından, Tomris'in hür iradesiyle reddetmesi ülke coğrafyasının kadın figürü güçlü,amazon ruhlu,ayakları üzerinde duran anaerkil mantığıyla hislerini yansıtmış vatan kahraman sembolüdür. Tarihte bahsedilen (Büyük Kyros) II.Kyros M.Ö. 559-529(530?) yılları tahttadır. I.Kyros ise M.Ö 600-559 yıllarında anılır. Yunan-Pers Savaşları 490’dan beri sürüyor o dönemde ve Zerdüşt inancı nedeniyle Türklerden ayrılırlar. Ataerkil toplum yapısı görülüyor.Türk Dünyası Korkut Ata Film Festivali ‘nde Tomris filmi galada seyirciyle buluştu. Şaman sahneleri de mercek odağındaydı. Hâlâ kadının şifacı elleri, ailesine bağı, sevgiyi temsil etmesi mirasımız. Erkek demek kuvvet yani maddi manevi destek. Öyleyse neden kadının hukuksal güvencesi yok ülkemizde? İyimser biriyim, ümitle bekleyelim, hatta sadece beklemeyelim çaba sarfedelim ama birlikte yaşamanın gayesi birbirini sevenlerle mümkün. Avare avare köpek tasmasından farksız birinin elinden ruhsuzca tutmak! Hayvanlar canlılar ekolojisinde, her yaratılmışın dengesinde sorumluluk parçasıdır. Urganlara sarılarak gömülür eski çağlarda kişinin hayvanları ve eşyaları. Oysa günümüzde PET SHOP çılgınlığı, tıpkı indirim saçmalığındaki hezimet gibi lanse ediliyor.
İbn-i Hazm aşkı şöyle not etmiştir mısrasında,
‘’Öyle bir yüz ki bu yüz ne eksiği ne fazlası var Kuşluk güneşi oğlak burcundayken bir sıcaklık Ayrılık gününden şikayetim yok yeminim olsun O gün, ruhumu cesedimden koparıp ayırsa da’’
Çocuk işçiler gündeme taşınmıyor. Bilgi Üniversitesi zoom programı sabah oturumunda ‘’isot’’ üretiminde gayretle emeğinin sömürüldüğü tartışılan, hayvandan da aşağı koşullarda çalıştırılan onların deyimiyle köleleştirilen okuldan uzaklaştırılmasına neden olan bu gençler hayata nasıl bağlanacak? Biz sanat,kültür ile vaktimizi değerlendirirken , tiktok vidyolarının safsatalarını eleştiririyoruz da neden insan gücü emeğini savunamıyoruz? Toplumdan soyutlanmış dünyada nefes alma hürriyeti elinden alınmış herkesin hakkı var üzerimizde. Türk ekonomisi bahis iddalarıyla şans lotolarıyla kalkınmaz. Sağlık, uyku, gıda, barınma, temizlik ihtiyaçlarından yoksun çocuklar varken ülkemin doğusunda ki bilgiyi direk takip edebildiğim güvenilir alanlar varken bu yazıyı kimin okuyacağına dair kaygılanmadan tek başıma adil kültürlü sosyal yaşamın savunucusuyum.
Günümüz vakitlerinde medyada tartışılan konulardan biri de Mado yöneticisinin ''Çinliyim'' demesi. Eski anılardan(2020) hatırlayalım Misak-ı Milli törenindeydik. Katılımcılar arasında Binali Yıldırım dahi gelmişti. Tarihle ilgili gerçekten efsanevi bir belgesel izleyeceğimiz T. Amire Salonu'ndayken henüz başlayacağı esnada yanıma tuhaf bir bayan oturdu. Türkistanlı olduğunu Çin Konsolosluğu’nda falan tanınıyormuş (uydurmaca çok şey anlattı) Bana ne gösterdi tahmin edin Abdullah Gül’e yazdığı mektubu okuttu.(ki bu mektup neyi temsil ediyor tam anlayamadım) Dedim ki ‘siz bunu cumhurbaşkanına ulaştırdınız mı? ’ O bayan her kimse kendi ismini söylese dahi rahatsız ediciydi, yanıtı şu oldu ‘’o zaman değildi ki herkes konuşuyor susun da okuyun’’ cumhurbaşkanlığında güncel yönetimdeki isimlerden de bahsedince (tüm görsel kayıtlar gelen kişiler çekimlenmiştir diye ümit ediyorum) Ne çok şizofrenik şüpheli belirsiz, terörü önesüren tipler ile karşılaşmışım. Vatanımıza duayı elden bırakmayalım. Türk Tarih Kurumu başkanının Refik Turan idi o zaman. Şecerem Türk, ben Türk doğdum Türk örfünce de nefsani bakımdan şükürdeyim. (Ocak 2020 https://www.haberler.com/misak-i-milli-kabul-edilisinin-100-yilinda-anildi-12862414-haberi)
(eski yazılarımda Edebi Kültür Dergi yayınlarında da katıldığımı söylediğim bir yazım var)
12 Kasım 2021 günü Müzeler Sempozyumu özel canlı yayında instagramda Gaziantep İl Kültür Müdürlüğü instagram aracılığıyla Fıstık Müzesi kurulduğunun kültürel gündemini aktardı ve üretim meşakkatini de vurguladı. Fıstık üretimi Osmanlı Dönemi tüccar ilişkilerinde paketlenmesi vs gibi birçok ihracat gereksinimlerinde Şam’a gönderildiği nedeniyle o isim halk arasında Şam Fıstığı tamlamasıyla yayılmış. Asıl tanımlama (Gaziantep) Antep Fıstığı imiş. İbn- Arabi’nin de dediği üzre; ‘’Hakk, her yüzden görünür’’.
Onat Kutlar ile yazımı sonlandırıyorum. ‘’Çıktığımda hava açıktı ikindi güneşi gibi Nicedir ısıtmayan parlak ayın az değişken dilimleri altında yürürken sordum kendi kendime. Nereye gidiyorsun? Hiçbir yere. Ne zamandır yalnızsın? Bilmem, denize ve ay ışığından yapraklar kesen şiire sormalı bunu. Daha yazılırken bir anıya dönüşen şiirlere. Sordum kendi kendime ne yapılabilir bir çamurdan? Heykel. Acılardan? Aşk. Yoksulluklardan bir devrim bile yapılabilir. Ama hiçbir şey, hiçbir şey yapılamaz ayrılıklardan’’
PAYLAŞTIĞIM FOTOĞRAF İSE SABANCI VAKFI BİRİNCİ SEÇİLEN ESERLER TÖREN- KOKTEYL- SALI GÜNÜ
12 Kasım 2021 Cuma
MUTLU SON
‘’XIX.yüzyılın ortalarına doğru Lehistan ihtilali ile Avusturya-Macaristan karışıklıkları, mültecilerin miktarını arttırır ve yüksek sosyal tabakalara mensup cidden ilim ve sanat sahibi bazı kimseleri Osmanlı ülkelerine atar. Osmanlı aydınları bunlarla tanışır, konuşur, bunlardan dil öğrenir ve bu tartışmadan Avrupa medeniyeti hakkındaki bilgileri artar’’ Yusuf AKÇURA
Ankara’da hizmete sunulan dünyada benzeri olmayan modern inşası ile Türkiye’nin en kapsamlı Millet Kütüphanesi, Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nin güncel yayınlarını muhafaza etmektedir. Dış cephe incelenmesine baktığımda mimari tasarım Roma sütunlarını andırıyor. Salonları ferah, aralıklı raflıklar dizilmiş. Müteferrika sergisini de gezdim. Detaylıca belgesel hazırlanmış. Youtube kanalına da eklendi. Osmanlı’ya geç dönem kabul edildiği düşünülen matbaa aracından basılan ilk eser VanKulu Lügati ve diğer yayınlarda uygulanan baskı tekniklerinin yer aldığı sergi, dönemimizin tarihi bakımından kültürel farkındalığımızı zenginleştirerek yenilemeye rehberlik sağladı.
Seyir halindeyiz, elbet menzile varacağız da. Ancak, anın şimdinin ihtişamını, mucizesini, kerametini kabul etmek için hayretimizin yetişkin tarafından(pencere) görmeyi başarmamız gerekir. Yani olgunluk artık sadece yerdeki ekmeği öperek yüksek taşa bırakıp yola devam etmek değil. Olgunluk, yere düşen ekmeği yerden göğe bir taş üzerine ıslayarak kuşlar yesin niyetiyle dizmektir, pilastiği de çöpe atmaktır. Kısacası üretmektir. Vesile ile nasiplendirilmesine kapıyı açmaktır. Ey sen ve sen benzeri kimliksiz şahıslar; bir mekana hangi niyetle geliyorsun. Bırak dıdısının dıdısınla münasebetini anlatmayı. Sen kimsin? Napoleon’un başkentinde değil miyiz?(dünyada tek bir ülke olsaydı) Doğu Roma topraklarının yegane mirası değil mi tarihi yarımada? Tanınıyor musunuz sahiden? Kaşla göz arası IV. Murat hakkında ileri geri uydurmaca hikayeler , Agop ile ilgili yarım bilgi hikayeleri falan sığdırdın. Bana bakın karşınızda enayi yok sizin. Patdanak ortamda görünüp kaos rüzgarı estirmeyiniz
Diğer bayan arkadaşa lafımı söyleyeyim, hayrdır aslında şehir dışından tedaviye gelecektin ama storyde insanlarla seni eğlenirken gördüm, gelmişsin ama gezmeye. Sabah sabah ben can hıraş sınava gireceğim kafamın etini yedin ya, Netflix eleştirdin, insanlığın günahsızlığını anlattın, vakit çaldın, (sürekli kendisiyle ilgili anlattı) çevreleriniz hep geniş, sen önce Doğrucu Davut misyonundan kurtul. Nerede ne anlatacağını bilmeyen kişilerin neyi örtbas etmeye uğraştığını algılayamıyor ve şaşırıyorum. Saat 9.00’da bu bilgiyi konuşmasının telaşına yorumum dahi yok. Çünkü ‘doğruluk’ kavramı dil ifadesindeki sözcükler değildir.Bazıları da Fetö uzantısı görünümünden sıyrılıp Türkçülük twitleri paylaşmaya başladı. Bir gün yıl 2012; Fatih Sultan Mehmet türbesine bir arkadaş grubuyla uğramıştık şöyle demişti bana başka bir hanım arkadaş da ‘’seni dua ederken gördüğüme seviniyorum’’. Her mekanda eğleniyorsunuz ama nedense benimle karşılaşınca fetvalarınız bitmiyor. Samimiyetsiz dedikodularınız bitmiyor, fotoğraflarda görünmeye çok meraklısınız. Aydın mısınız gerçekten? Şimdi bir diğer bey kişiye yorumum; bak gardaşım ailen başka kafada, sen başka kafadasın (ağzınla söylediğin)çalıştığın ilçe ise bambaşka, bir de ''milliyetçiyim artık'' diyorsun ama ilçeni övüyorsun. Geç bunları, hayırdır, ‘’kendi isteğimle sinirlenince gruptan çıkmıştım, tarihe meraklıyım, tarihi camileri gezerim’’. Eeeee ? camilere kötü dil uzatanların belediyesinde çalışırken kimlerdensin? Yoksa sen 1994’te başlayan gerçek belediyeciliği taklit etmek niyetiyle, onların(zıt kutuplu hainler) ağzıyla devletin bilgisini cukkaya atıp sinsi sinsi halkın hassasiyetine karşılık provakatörlüğe mi özeniyorsun? Şu paragrafa birden fazla sahte görüntülü insanın bana söylediği cümlelerden salata oluştu. Yaradan; gönülce razı buyurduğu kişilerle hemhal eylesin, ihlas bahşetsin
Netflix’de 1.sezonu yayınlanan KULÜP dizisinin yapımcılarını tebrik ederim. Türkiye'deki Yahudi vatandaşlarının kültürünü, hayat mücadelesini, karakter oyuncularıyla mekânsal anlamda da toplumsal hadiseleri abartısız dram-tiyatro havasında yansıtıyor.Bu dizinin kurgusuna bakarak tarihsel gölgede şov dünyası sınırlandırmasından ibaret olmadığını ve sıradan öykülerin de izlenmeyeceğinin farkındalığıyla çok fazla karmaşıklaştırmadan izlenmesi gerekir.Zaman illüzyondur. Tarih ise birbiriyle ağdır. Anlayacağınız, şairin dediği o misal, mühür gibidir hiçbir şey kaybolmaz. Şahin, sinek avlamaz. Kanunsuz Topraklar dizisinin kurgu örgüsünde saçmalıklar var. Teşkilat-ı Mahsusa film fragmanında da aynı saçma bir hikaye kurgusuna dair yapaylık eleştirimi not ediyorum. Tarihin görsel medya sektörüne yansıtılırken bu dönemin aşk duygusunu maalesef yansıtamıyorsunuz dizilerde hikayenin ikili aşk öykülerini yazamıyorsunuz. Eşkıya ile kaçan Gülfem üzerinden gelişen olay örgüsüne dönüştü. Madenci işçilerinin hakkı nereye gitti? Bu hususta Kelebeğin Rüyası filmi o dönemi en iyi yansıtmışlığıyla halkın gönlünde bir süre daha birinciliği sürdüreceğe benziyor.
Artık bulunduk, bizi gördüler, duramayız. Ne müthiş şu postacılık. Fakat aksadığında çileye özdeşiyor. Yanlış bilgi, yanlış adres, yanlış kargo, yanlış isim. Sorumluluk büyük, tehlikenin kaynağı nereden? İşitilmiyor, kimse kimseyi dinlemiyor. Yabancılık, uz ve ayrışmak. Bilge atalardan kadim sözler hiç yersiz görülmemelidir. Kültür denen olgu, ılık (samimiyet) insanlığa hizmet etmek demektir. Oysa, gayri düşdük sevdiklerimizle, nice zaman hani o bizden gibi görünüp de sis perdesi ardından yitirdiklerimiz. 500.yılı nedeniyle Yavuz Sultan Selim Sempozyumu düzenlendi. Güçlü bir açılış oturumu idi. Çünkü rektörümüzün deyimiyle; buradan mezun olanlardan seçilmiş devlet timsali kişiler, kendi yorumumla mağlubiyeti de bilen galiblerdi. Sempozyumların düzenlenmesi farklı ülkelerde yayınlanan açıklamalara karşılık tebliğlerle çağdaşlarımıza şah mat uyarısındadır. Düşünüyorum yazının buhurdanlığında. Rumi ne güzel söylüyor ‘’sevenler bir yerde buluşmaz/en başından beraberdirler’’. Kültür Yolu Festivaline birinci günden itibariyle tanığıyım. Ahmet Misbah Demircan
( halkımız gülsün diye hep Türkiye’ye benziyoruz Ahmet abi) biz gençlere önderliğini ortaklıklarını yaşam öykülerinden seçkilerle belediye başkanlığından adım adım bakanlık yardımcılığına düşünerek gelindiğini bizatihi örneklendiriyor. Kültür, hunharca cahil kişilerle hiç edilmemelidir. Bizim soruların yanıtını aradığımız evet kültür nedir? Kültür neye hizmet eder? Şehir kimdir? Kent ne söyler? Esasında ne kadar da ‘’ben bilirimcilik’’ olmadığını menfaatsiz aile çerçevesince yaşatır. Büroşür,dergi ve kitapçıklardan peçetesine, mekanın hijyeninden ikram edilen yiyeceklerin zarif sunumuna, davet edilme iletişiminden karşılama adabına, kamera sisteminden oturma düzenine kadar en ince her şey düşünülmüş. Görgü eğitimleri almıştım, protokol davranışları çatal kaşık tutmakla ilgili değil, görgü muaşereti göz ve düşünce himayesiyle ilgiliydi. Emek ve alın teri neticelerinde Kadim Anadolu Zanaatinden Güncel Tasarımlara belgesel gala programına da iyi ki katıldım. Dünyaya söyleyeceklerimiz bağlamında neyden nefes, buğdaydan hürmet tükenmesin.
Ankara’da hizmete sunulan dünyada benzeri olmayan modern inşası ile Türkiye’nin en kapsamlı Millet Kütüphanesi, Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nin güncel yayınlarını muhafaza etmektedir. Dış cephe incelenmesine baktığımda mimari tasarım Roma sütunlarını andırıyor. Salonları ferah, aralıklı raflıklar dizilmiş. Müteferrika sergisini de gezdim. Detaylıca belgesel hazırlanmış. Youtube kanalına da eklendi. Osmanlı’ya geç dönem kabul edildiği düşünülen matbaa aracından basılan ilk eser VanKulu Lügati ve diğer yayınlarda uygulanan baskı tekniklerinin yer aldığı sergi, dönemimizin tarihi bakımından kültürel farkındalığımızı zenginleştirerek yenilemeye rehberlik sağladı.
Seyir halindeyiz, elbet menzile varacağız da. Ancak, anın şimdinin ihtişamını, mucizesini, kerametini kabul etmek için hayretimizin yetişkin tarafından(pencere) görmeyi başarmamız gerekir. Yani olgunluk artık sadece yerdeki ekmeği öperek yüksek taşa bırakıp yola devam etmek değil. Olgunluk, yere düşen ekmeği yerden göğe bir taş üzerine ıslayarak kuşlar yesin niyetiyle dizmektir, pilastiği de çöpe atmaktır. Kısacası üretmektir. Vesile ile nasiplendirilmesine kapıyı açmaktır. Ey sen ve sen benzeri kimliksiz şahıslar; bir mekana hangi niyetle geliyorsun. Bırak dıdısının dıdısınla münasebetini anlatmayı. Sen kimsin? Napoleon’un başkentinde değil miyiz?(dünyada tek bir ülke olsaydı) Doğu Roma topraklarının yegane mirası değil mi tarihi yarımada? Tanınıyor musunuz sahiden? Kaşla göz arası IV. Murat hakkında ileri geri uydurmaca hikayeler , Agop ile ilgili yarım bilgi hikayeleri falan sığdırdın. Bana bakın karşınızda enayi yok sizin. Patdanak ortamda görünüp kaos rüzgarı estirmeyiniz
Diğer bayan arkadaşa lafımı söyleyeyim, hayrdır aslında şehir dışından tedaviye gelecektin ama storyde insanlarla seni eğlenirken gördüm, gelmişsin ama gezmeye. Sabah sabah ben can hıraş sınava gireceğim kafamın etini yedin ya, Netflix eleştirdin, insanlığın günahsızlığını anlattın, vakit çaldın, (sürekli kendisiyle ilgili anlattı) çevreleriniz hep geniş, sen önce Doğrucu Davut misyonundan kurtul. Nerede ne anlatacağını bilmeyen kişilerin neyi örtbas etmeye uğraştığını algılayamıyor ve şaşırıyorum. Saat 9.00’da bu bilgiyi konuşmasının telaşına yorumum dahi yok. Çünkü ‘doğruluk’ kavramı dil ifadesindeki sözcükler değildir.Bazıları da Fetö uzantısı görünümünden sıyrılıp Türkçülük twitleri paylaşmaya başladı. Bir gün yıl 2012; Fatih Sultan Mehmet türbesine bir arkadaş grubuyla uğramıştık şöyle demişti bana başka bir hanım arkadaş da ‘’seni dua ederken gördüğüme seviniyorum’’. Her mekanda eğleniyorsunuz ama nedense benimle karşılaşınca fetvalarınız bitmiyor. Samimiyetsiz dedikodularınız bitmiyor, fotoğraflarda görünmeye çok meraklısınız. Aydın mısınız gerçekten? Şimdi bir diğer bey kişiye yorumum; bak gardaşım ailen başka kafada, sen başka kafadasın (ağzınla söylediğin)çalıştığın ilçe ise bambaşka, bir de ''milliyetçiyim artık'' diyorsun ama ilçeni övüyorsun. Geç bunları, hayırdır, ‘’kendi isteğimle sinirlenince gruptan çıkmıştım, tarihe meraklıyım, tarihi camileri gezerim’’. Eeeee ? camilere kötü dil uzatanların belediyesinde çalışırken kimlerdensin? Yoksa sen 1994’te başlayan gerçek belediyeciliği taklit etmek niyetiyle, onların(zıt kutuplu hainler) ağzıyla devletin bilgisini cukkaya atıp sinsi sinsi halkın hassasiyetine karşılık provakatörlüğe mi özeniyorsun? Şu paragrafa birden fazla sahte görüntülü insanın bana söylediği cümlelerden salata oluştu. Yaradan; gönülce razı buyurduğu kişilerle hemhal eylesin, ihlas bahşetsin
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Türkçe Konuş Almanca Duysunlar-Şehriyeli Çorba/Pirinç Pilavı/Lonely Human
Yazıyı tamamladığımda yayınlayacağım... “Eğitim, insanı etik kılma sanatıdır” — Georg Wilhelm Friedrich Hegel Televizyon zımbırtısını hiçb...

-
Herkesin karşısında bir ona teşekkür ederim. Dünya'da ruhunu da ekleyerek varlığını inşaa eden tüm 1990 Kuşak çağdaşlarıma ithafen....
-
Çocukluğumdan bugüne değin bir yazarın yazılarını takip ederim. Bir şey söyleyeceğim yanlış anlamasın da neden kişisel gelişimcilere bu kada...
-
Son elitlerden kim kaldı? Bu diyarda var olan asil kimdir? Elit ne demek arkadaş, etimolojisi de Fransızca üstelik, yanılıyor muyum? Tü...