26 Kasım 2021 Cuma

ANLAMAKTAN YORULDUM

Yerin dibinde mahzendeyim arkadaşlar. Çok utanç duyacaksınız, WhatsApp story paylaşımına yanlışlıkla kahve falı yorumu attım. Hemen o an sildim. Kötü enerjilerin dahil olmasını istemem. Vardır bir hayr. Aklımı kurcalayan sorular yanıtlarına ulaşıyor aslında, insanlığımız hep gizlidir. Alaycı kelimelere itildiğimizden katılaşıp olmadığımız görüntüye bürünüyoruz. Tebessümün ve iyi düşüncenin açamayacağı hiçbir kapı yoktur. Herkesi beğenebiliriz ancak aşk harfinin okunuşu tektir.




Bildiğiniz üzere gündelik rutinlerim neticesinde roman benzeri, film tadında, gerçek şiirler ve öteliğin fotoğrafını yazıyorum. Saçılan inciler şayet bir inci değerindeyse muhtemelen okuyucuların gözlerini açıp bloğumda devam ettirdiğim iç konuşmayı sahilde incelemelerini rica ediyorum. Ya da imkanınız yoksa deniz hışırtısı sesi açınız Youtube’dan. Çünkü Portekizli bir şairin hislerine mercan dokuyacağız. Bu arada İz albümünde Sezen Aksu- Sen Ağlama şarkısını Merve Deniz güzel yorumlamış.




‘’Eserlerimin bulunduğu karmakarışık çekmecede bazen on, onbeş yıl hatta daha da öncesinde yazdığım metinler buluyorum. Ve bunların çoğu bir yabancı tarafından yazılmış gibi geliyor bana; bu metinlerde adeta kendimi bulamıyorum. Bunları yazan bir insan vardı ve o insan da bendim. Yazdım ama sanki başkasının rüyasından uyandığım başka bir hayatta yazdım’’ Fernando’nun Portekiz’i(yurt-vatan sevgisi) başarıyla kazanılmasına rağmen yarım bırakılmış eğitimden daha kıymetliydi. Kendinden uzaklığı aşkından da sıyrılmasına nedendi. Tarihi inceleyecek olursak Portekizce bilen Fatih Sultan Mehmed bizim topraklarımızda yetişmiştir. Birkaç yıl önce Santa Clara Kafe’de Portekiz Kültür Günü toplantısında ‘’kölelik’’ kavramına değinilmişti. Köle Isaura filminden bahsedilmişti.Uyarlanan eserin yazarı Bernardo Guimaraes’dir. Liman kapısı manasını temsil eder. Portakal meyvesinin de yerleşkesi sayılır. 1147’den itibaren Lizbon şehri krallığın merkezi olmuştur. Ümit Burnu keşfinde ismi öne çıkan Bartolomeu Dias’da bir Portekizlidir.Portekiz – Osmanlı münasebetleri Memlüklere yardım donanmasıyla gönderilen deniz komutasındaki Selman Reis önderliğinde Kızıldeniz üzerindeki Portekiz faaliyetlerini durdurmasıyla tarihe geçmiştir.






Lizbon’da yaşanmış büyük aşk Ofelia Queiroz ve Fernando Pessoa arasındaki dialoglardan anlayacağımız, zerafetin eksilmediği ama kavuşulmayan bir öyküdür. Fernando yazar kimliğine eritilmiş psikolojik incelediğimizde Borderline Kişilik Bozukluğu tanısını gözlemliyoruz. Türkiye’de bu tarz örneklere günümüzde rastlıyor muyuz? Aşırı sevgi ve ertesi gün vazgeçmek hakikat içermiyor. Söylediğinin arkasında durmayan anlık gelişen ilişkilere sevgiymiş imajı yansıtılıyor. Sahilde denizi arkada bırakıp fotoğraf çekilen çiftler-sadece kendisini paylaşan selfieler dalganın rüzgarla öpüştüğü sihri hissetmiyor. Huzur bulmaya kalabalıklaşılıyor ve dertler çöp gibi enerjisel kötücül cümlelerle(bakışların nefreti ya da umursamazlığınca) evrene olumsuzluk yayıyor. Yaşam biçimi iki kişiliktir. O an kurgulanmaz. Fernando Pessoa’nın çocukluğu travmatik olaylarla döşenmiştir. Kritik yaşlarda babasını ve kardeşini yitirmiş ‘ölüm’ ile tanışmış. Sonraki zamanda ise annesinin ikinci evliliği nedeniyle Afrika’ya gitmesi ayrılık trajedisinde bilinçaltı tamamlanmamış ilgi duygusal açlıkla kadına öfkeye dönüşmüştür. Benzerini Nazım Hikmet Yahya Kemal arasında gözlemleriz ve intikamını Piraye’den alacaktır. Fernando çocukluğunun aydınlanmayan yalnızlığının kine bulanmış aşk körlüğü görüntüsüyle Ofelia’yı kendinden uzaklaştırarak esas kendiliğinden de kaçak bir Alvaro de Campos karakteri yaratmıştır.








Yönetmenliğini üstlenen; Metin Erksan –Sevmek Zamanı, Orhan Elmas-Küçük Sevgilim, Yücel Çakmaklı-Birleşen Yollar filmlerinde karakterlerin ruhsal çıkmazlığı ikili ilişkilerden kaçıngan sağlıksız dram edebiyatından toplumsal korku algısına perde tutar. Pişmanlıklar, mazeretler, kimliksiz bunalımlar hayatı zindana çevirir. Sevmek bu değildir. Türkiye örneklerinde gene Azra Erhat ve Cevat Şakir mektuplaşmasında birden iletişimi kesen aşık kişi örneğine rastlıyoruz. Hep kadına haksızlık döngüsü yapılmaktadır. Ya benimsin ya kara toprağın saplantısından toplumu muhafaza edecek yegane adalet Allah’ın emriyle sevginin varlığına inanmak ve inancı yaşatmak cesaretidir. Portekiz’de Fernando ile Ofelia’nın buluştukları yer ve tarih ülkede 100.yılı kutlanacak kadar da aşka değer verildiğinin, sevgi duygusunu hissedebilmeye olan saygının ispatıdır.Sezai Karakoç 16 Kasım’da vefat etti. Yalnızlığın kederinden ayrılarak kavuşmak yazılmalıdır. Hamingway’in Kadınsız Erkekler eserini de bu manada okuyabiliriz. Dilerim kaderimizde rastlayacağımız tek gerçek hayat yoldaşıyla yeni nesillere artık bu hikayeleri geride bırakmanın bireysel olgunluğa erişmemizde sadece vardır bir hayr/her şeyin hayrlısı dedirtecek geçişler olduğunu ders niteliğinde anlatırız. ‘’ Nefret ediyorum Alvaro de Campos’dan, ben yalnız Fernando Pessoa’yı seviyorum’’






KAYNAKÇA: Zugetextet Kultur





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Türkçe Konuş Almanca Duysunlar-Şehriyeli Çorba/Pirinç Pilavı/Lonely Human

Yazıyı tamamladığımda yayınlayacağım... “Eğitim, insanı etik kılma sanatıdır” — Georg Wilhelm Friedrich Hegel Televizyon zımbırtısını hiçb...