14 Temmuz 2022 Perşembe

Yeni Dünya

''Ne güzel gülüyorsun Andre! Oysa çok gülenlerin yüreğinde keskin bir acı saklıdır'' Maksim Gorki


10 YIL SONRA...

''Saf aşk, gerçek aşk sonsuza dek yaşar, Hiçbir zaman kaybolmaz’’
Sundays at Tiffany’s

Geçmiş yıllarda arşiv belgelerini incelemekte katkı olur düşüncesiyle Fransızca öğrenmeye gittiğim kurumdan e-posta göndermişler. Üyesi olduğum felsefe e-posta grubu üzerinden de kişisel gelişim, liderlik, saygınlık vs 2025 vizyonuna dair paylaşımlar iletilmiş. Aşka inanıyorum, cesaretle iyi ve ahlaklı gençlerin varlığına sevinç duyan yetişkinler görmeyi diliyorum. Çağımız travmatik kodlar, travmatik çizgifilmler, travmatik entrika olaylı romanlar, travmatik filmler, travmatik sapkınlıkların bitmediği tüm olumsuzluklar ebeveynlerin özgürlük nedir algısını bilmeye, öğrenmeye uyum sağlamadan çarpık ilerlemeye ciddiyeti terk edip yanlışları meşrulaştıran abzürt sabırsızlıklarla doldu. Eşya değil ki insanlık eskimez. Nefsani hapsedilmişlikler nefslerden arınmayınca korkaklık, maske altına gizlenenlerin şiddet gösterdiği kavram dışı tanımsızlıklar yaygınlaştı. Herkes gitmekten bahsediyor. Kimse sevmeyi bilmiyor. Üzüyor. İyi insanlarla kötülüklere karşı koyabilme tavrı suç unsuru gibi manüple ediliyor. Bahaneler hazır. Kaçmak basit, aleni, çabuk.


Geçmiş yıllardan bir gün anlatacağım. Konuya Fransız kalmayın. Bayan bir arkadaşımın 4.Levent, Maslak’ta bir markette çalıştığı günlerde iş görüşmesine diye çıkmıştım evden. Ama rastladığım depo katı, ürün sevkinin yapıldığı zemin katta bir alan. Aracı olabileceğini düşündüğüm Ülker markası reyona ürün dizimi işleriyle maaşlı çalışan bir bayan arkadaşımdı. Yani Ümit Burnu diye hitap edebileceğimiz İstanbul’un öteki diyarı Maslak’ta tam bir hayal kırıklığı. Bayan arkadaşım, benim onları tanıştırdığım radyo tv eğitimlerinden bir ateist bey arkadaşımdan hoşlanmıştı. Aralarında imkansız bir aşk olacağını biliyordu. Çünkü bey arkadaş ateist olduğunu söylüyordu. Neyse. Market reyonuna ürün dizmek bana göre değil. Müzik grublarından dinlemesi moda olan Şişko Dünya gibi mp3ler paylaşırdı. Bayan arkadaşım yemek ısmarladı, Ramiz’de köfte ekmek yedik. Ülker yıldızı astro haritamda o günün ilginçliği hakkında ne düşünüyordu? O gün, üzerimde Sezen Aksu’nun Kars’ta klip çekimleri tamamlanan, Eskidendi şarkısında yorumlarken giydiği kırmızı paltoya özenerek aldığım benzer kırmızı başlıklı kız paltosu vardı. Blue jean koyu kot pantolonum, açık kahverengi uzun çizmelerim, saçımı jel kullanarak fön ile taramıştım. Babaannemin ördüğü bej atkı bere takımımı giyinmiştim. Elimde 2012’de Harbiye’de katıldığım yurtdışı eğitim fuarından hediye edilen ahşaplı turuncu şemsiyem vardı.


Bayan arkadaşım ösym tercih kitapçığında bir puanla başka üniversiteye yerleşememişti. Aynı üniversitede tanışmıştık. İftar günü bir gün Davutoğlu’nun meydan ziyaretinde peşinden fotoğraf çekmeye koştulardı. Sınav günleri toplanırdık. Hayata bakış açısında tuhaflıklara şahit oldum maalesef. Bana o gün buluştuğumuzda bir hanım arkadaşının beş yıllık sürece yayılan partner ilişkisinde, her sene kavga edip ayrılıp barışan o arkadaşlarının birbirinden vazgeçemediğinden evlendiklerini anlatmıştı. Mazhar Alanson ile ilgili konuşmuştum. Bu bayan arkadaşım vesilesiyle Metellica Unforgiven II şarkısını farketmiştim. Erzincanlıydı. Ailesi gelenekçi ve moderndi. Formasyon kazandı daha sonrasında, hırslıydı. Geçimsizdi, diş tellerinden rahatsızlık duyan özgüven özdeğeri olmayan biriydi. Diyarbakır’a gitmişti. Uçakta tanışarak konuştuğu flörtü tarafından terkedildi. Samimi değildi. Neyse. Karlı, buzlu, soğuk o gün yemek yedik ve ayrıldık.


Eve döneceğim tabiki, yol istikametinde taşıta yürürken duraksadım. Daha önce hiç rastlamadığım, hiç muhabbet etmedim, tanımıyorum, konuşmadık, Japon animelerine benzeyen gözleri görünüyordu bunun haricinde kimliği belirsiz yüzünde çelik kuvvet maskı olan Batman kıyafetli, selvi boylu bir genç belirdi yanımda. O sene yaşım yirmibeş falandı, nereden çıktı anlamadım. Sol kolumdan tuttu aniden, konuşmadı. Yürüyemedim diye yardım ederek, rüya misali kayboldu. Arkasından bir süre baktım. Farklıydı. Yardımsever genç korumacı duygularıyla anlık belirdi. Yabancılık hissetmedim. Tanıyormuş gibi davrandı. Filmlerde aniden karşılaşılan romantik tesadüflere benziyordu. The Godfather sahnesini de hatırlatıyordu. O davranışta korumacı gizli bir mesaj vardı. Parmak uçları mesajlıdır, karşı tarafa sessizce dialog kurarsınız ve rahatsızlık duymadım. Zaten hiçkimseye sol kolum tutulsun gibi yılışıklığa müsaade etmeyeceğimi herkes biliyor. Böyle davranan yaşıtım çağdaşım olan genç kim bilmiyorum. Yıllar geçti, pandemi atlatıldı. ‘’ hep seni sordum gece yarılarında.’’ SEZAİ KARAKOÇ


Esrarengiz zaman bizi pandemiden sonraki resmi bir programda tekrar yan yana getirdi. Bu sefer yüzünün aydınlığından şaşırdım. Gözlerinden tanıdım. Hatırladım bana karlı,buzlu, soğuk gün yürüyebileyim diye yardım eden o genç beydi. Muhtemel yaşlarımız çağdaş sayılabilir. Ne bileyim parfümü, temiz pak traşlı yüzü, ciddi şekilde meşgul olduğu uğraşısıyla tekrar çevremde göründü. Eli, yüzü düzgün. Sanırım o da benim gibi muhabir, davetiye ile yetkili biçimde katılmış programa. 4.Levent, Maslak’ta tesadüfen bana görünmesi ardından ben de eğitimlerime devam ediyordum. Bir garip sükut, siyah inciler, ayyıldızlı semâ çağrışımıyla,sezgisel hislerimden eminim okul öncesi yuvada tanıştığım 90'larda bizim mahalleden sınıf arkadaşımı hatırlattı.

Yuvaya gitmek istemiyordum. Evden sokağa sabahın karanlığında çıkmayı istemedim. Servis aracında zorlanarak gidiyordum. Hobiler edindiğim, halıfleks kaplı sıcak bina, küçük masa etrafında sandalyeler, grafon kağıtları, kedi merdiveni, fimo hamurları, saçım uzundu bukle bukleydi altıncı yaşımdayken. Koyu lacivert eşofman takımı giyerdik. Sarı, kırmızı renk nüansları fermuarlı bluzumuz ve beyaz t-shört. Grili pembeli spor ayakkabım. Yuvaya Tomurcuklar sınıfında başlamıştık. Adını da hatırlıyorum ama şimdi buraya yazmayacağım insanlar sahte, bu yazıyı okuyarak karşıma ‘ben senin çocukluk aşkınım yuvada tanışmıştık hatırladın mı beni?’ diyerek saçmalayabilir. Nihayetinde özyaşam hayatlarından esinlenerek hikayelere yansıyan filmler de var. Eğlenirdik, koşuşurduk sınıfta ben aniden sol kolunu çevirdim. Canı acıdı, bağrıştı. Kötü bir şakaydı. Neden sol kolunu acıttığımın farkında değildim. Altı yaşındaydım. Ne hissettiğimi bilmiyordum. Üzüldüm.

Bilinçaltımda kodlanışı yanlıştı belki de aşk hislerimin. Annesi okuldan aldı kayıtını, o başka okulda devam etti. Bahçede annemle onun annesi son kez konuştular. Biz de yanlarındaydık. Yüzünü hatırlıyorum. Başlayacağı yeni okul kıyafetinin yün süveter rengini, kırmızı bağcıklı armasını. O duruşu,benden boyca biraz uzun parıltılı siyah büsbüyük anime gözlerini hatırlıyorum. Seni hiç unutmadım. Ben ve diğer arkadaşlar 1.sınıfa aynı okulda okumaya devâm ettik. Okul yıkıldı, tekrar inşa edildi seneler sonra ziyarete uğramıştım. Yuva bizim dönem okula başladığımız aslı gibi tasarlanmış. Psikoloji terapilerine katıldım. Sorguladım, neden o yaşımda bu hareketle onun sol kolunu incittim? Davranışımı çözümlemeye gayret ettim. Meğerse, bilincim farkında olmadan bu hareketle beni hiç unutmamasını istediğimden dolayı ancak sevgi eylemi yanlış kodlandığındanmış. O son hatıra Charlie Chaplin filmlerine de benziyor. Hep uysal, efendi bir çocuktu. Altı yaşımdayken kulağım iltihap atlattı, o yaz doktorda ameliyata gittim. Aramızdaki sessiz iletişim o kadar duygusaldı ki yıllar sonra mahallede engelli vatandaşlara da rastladığım sebebiyle işitme engelliler kursunda bu alfabeyi de öğrendim. Çocukluğumuzda bizim dönemimizin doktor muayahanesi hala duruyor kentsel dönüşümden yıkılmadı ama okulun karşısındaki pastahane imalathanesi ve adı değişti. İlkokulun yan taraftaki kırtasiye bilgisayar tamircisi oldu. Bakkal da duruyor, taşınmadılar. Yani beş duyumu da psikolojik tetikleyen biçimde hayatıma dokundu, kalıcılık sağladı. Karlı günde kardan adam heykelciğini bu sebeple güvenerek inşa ederiz. Zor koşulda yanımda değilsen, ne zaman var olacaksın? 5N 1K şifresini bilirsiniz.

Maslak’ta arkadaşımla buluştuğumuz gün sonrasında eve dönerken Batman kıyafeti gibi tanımlanabilir simsiyah giyinmiş, kolumdan tutarak destek çıkan aniden yanımda beliren sonrasında da yeniden tesadüfen maskesiz haliyle de karşılaştığım gencin fecre kadar yürüyen hayal gibi varlığı, bana altıncı yaşımı hatırlattı. Çocukluğuma döndüm. Mahalledeki ilkokuluma gittim. Okul öncesi yuvada okurken her sabah çokokremli sıcak poğaça ile kahvaltı ederdik. Öğretmenimizin masasına büyük yuvarlak bir tepside bırakılırdı. Anaokulu öğretmenimizin branş müzik alanıydı. İlk şiirimi babama yazmıştım. Yıl sonu müsameresinde de şiir okumuştum. Parfümün çağrışımı altıncı yaşımı hatırlatan nedeni, babam da traşını yaptıktan sonra aynı kokuyu temiz pak kullanırdı. Tesadüf benzerlikler. Yuvanın faaliyetlerine katıldım sene sonunda Ayten Alpman’dan Memleketim şarkısı yayınlandı. Siyah puf eteğim, rugan ayakkabım, beyaz bluzum, kuaförde balerin topuzu yaptırmıştım. Öğretmenlerimiz tiyatro sahnesindeki toplu selamımız sırasında benim elime Mustafa Kemal Atatürk’ün okul sınıflarında çerçeveyle bulundurulan fotoğrafını tutmam için uzattılar. Diğer arkadaşlar da büyüdüğünde tercih edecekleri meslek elbiseleriyle selam duruşunda bulunarak o seneki eğitim öğretime veda edildi. #90LAR

9 Temmuz 2022 Cumartesi

Mevsimler Geçerken

Ogün Şanlısoy- Bir Yerde Işık Var


İnsanın korkusu birileri tarafından hatırlanmayışıdır. Oysa ki; bu ehemmiyet noksanlığı hatır bilmek, kadr değerine özenmek duygusunun yerine doldurulan umursamaz hal, menfaat ilişkilerinde ‘’kırıcılık’’ ile tanımlanır.

 

Pazar günü metroya indim. Davetli olduğum arkadaşımın nikahına gidebilmenin, mutlu hatırasında şahitliğimin heyecanını yaşamaktaydım. Kendi mahallemden taşınmış ama buradaki komşusu ile irtibatı kesmeyen bir bayan uzun zamandır gelmediği yere ziyarete gelmiş. Kötü gün dostlarından Allah’ım muhafaza eylesin. Telefondan cenaze haberini konuştuğu esnada oturduğum bank önünden yürüdüğü esnada ben gayr-i ihtiyari ‘başınız sağ olsun’ dediğimde ses tonunu ve mimiklerini gözlemledim. Yani ziyarete geldiği komşusu zor durumdaydı. Teşekkür de etti ama söylediği cümle şuydu ‘’Yalan dünya, ölüm nerede gelir belli olmaz…’’ nefretini kustu. Yaratıcılığa soyunarak bir başkasına ölüm şekli biçen dil yaralıyıcılarının şerrinden de Allah korusun ki bu bayanın samimiyetsizliği, şah damarından uzaklaştığı gönül kırıcı tavrı ağznın duadan yoksunluğu ve insan varlığına nefreti gözler önüne seriliyordu. Her şeyin herkese en güzelini sağlığın ve ömrün aydınlığını diliyorum. Kötülük her dinde kötüdür.

 

Sene başında ufak gibi görünen ama canımı acıtan bir fizik tedavisi atlatmıştım. Her koşulda yardıma koşan, iki el kanda olsa gidilen örf hislerine neler oldu ey halkım?  Mahalle kültürünün zamanımızda kaybolduğu çağda yaşlılara merhamet duygusu nereye uçtu? Esnaflar kibirli, her yer kebapçı, her yer veteriner, her yer kafe, her yer market peki insanlık nerede? Sorumluluk ,güven, yaşam çizgisi dediğimiz erdemlilik vasfı sadece okulda anlatılan herhangi bir özellik değildir.

 

Mevsimler geçerken, insanlığın modası geçmez. Bize bizmişçesine görünenlerin sahteliğinden sınanılan çağımızda elbette hiçbir şey gizli kalmaz, her şey açığa çıkar, yüreklerden geçen niyetlerin mutlaka karşılığı var. Birilerini üzdüğünüzde vicdanınız borçlanır. Halk arasında adınız ‘vicdansız’ diyerek yayılır. Yüzünüz güne çıkar, mevsimini güze terkettiğinizin eli boğazınızda hıçkırık misali yapışır. Rüyanız kabusunuz olur. Görülmez.

 

Lider ruhlu varlıklar gelişmeye açar zihin penceresini. Başkalarının mevzularına burnunu maydonoz gibi dahil etmez. Kötülük enerjisiyle bu dünyada çivi taktığını düşünenlerin de öte alemde yargılanacağını biliyoruz ancak esas buranın yaşam alanını temizlenmesidir. Arınması, şifalanması, mystic anlamda inançla sınırlı değil. Gayret edilen bir başkasının mutluluğuna hasetlenmeden nefesin hakkını emanet olduğu hal. Yaşadığımız dünya kötülükle mi doldu? O zaman yeni dünyaya taşınıyorum ben hemen, orada büyük bir kütüphanem var, Satürn manzaralı.

 

West Side Story (Batı Yakasının Hikayesi) filmini izlemediyseniz mutlaka öneriyorum. Toplumsal çatışmalarda ‘göç, aile, sevgi, nefret, hane, sokak, etnik köken kimliği, sanat, dönemin kültürel yaşamı vs’ detaylarıyla aktarılmıştır. Bukowski’nin de dediği gibi; nefret zaten yayılıyor. Aşk, sevgi, merhamet, vicdan duygularını abartarak esaslığın öğretilmesine vesile olalım.  Hayvanları zehirleyenlere de beddua etmek kafi değildir. Kanunen resmi mercilerde hukuk aracılığıyla tedbir alınmalıdır. Çocukların kaçırılma deneyinde Fransa’da umursanmadığı tespit edilmiş.   Biz Türk evladıyız.  O zaman herkes kendisinin yüreğini meydana koysun !

 

Sezen Aksu-Kardelen

Ne senden fazlayım
Ne senden az
Aynı macerada
Ayrı biraz
Gözle biçim biçim
Kalple anlar içim
Ayrı gayrı olmaz
Sen yoksan ben hiçim

Aç, kardelen, aç
Dağın olayım, suyun olayım
Göğün olayım, aç
Her çiçeğin kar altından güneşe giden masalında
Yaşamak yeniden tazelenir, yeniden anlamlanır
Işığa uzanırken kardelen kış rüyasından
Ümidin mucizesiyle sevince uyanır


Türkçe Konuş Almanca Duysunlar-Şehriyeli Çorba/Pirinç Pilavı/Lonely Human

Yazıyı tamamladığımda yayınlayacağım... “Eğitim, insanı etik kılma sanatıdır” — Georg Wilhelm Friedrich Hegel Televizyon zımbırtısını hiçb...