Link ( Selçuk Ural- Mâzideki )
Demlenmeyen
hiçbir şey kıymetli değildir. Kendimizin yeryüzündeki varlığının geçmiş
atalardan bağımsız, emanet toprağa kök salması da zaman alıyor.
Çatı bütünlüğü temsil eder. Türkçe’de mek/mak ekleri söylenmeden isim kök kelimeler
emir kipiyle telaffuz edilir. Noksan sözcük özlemdir.
Ülkede olumsuz konuşarak başkalarına zarardan beslenen enerjiyi tüketen fazlaca melodram kaosunda hep uç noktalarda ömür törpüleyenler kadar, bu tip şahıslara karşın ruh sağlığını korumak niyetiyle toplumdan sıyrılmış olumlu yönde sükunet ile vakti edâ eden insanlar da var. Tüm hüzünlere sabretmek. Biz huzur paylaşanlardan olalım.
Takı yüzüğü almıştım.Metal, antik defne yaprağı motifli, ışıkta parlayan, maddi değeri olmayan bir eşya. Tarihi bir türbe mekânında incik boncuk satıcı esnaflar vardı, dua ettim çıkıyordum bir hanım seslendi takılardan o yüzüğe çekildim. Ancak o günkü niyetimle bu yıl takmak nasip oldu. Yoksa ziyaretimde oradan kendime takı alayım gibi bir düşüncem yoktu. Enerjiyi arındırdığı kanaatindeyim.
Daha
komiği de ne biliyor musunuz; bir belediyede, hanım vatandaşımızın yanlışlıkla
çöpe atılan pahalı yüzüğünü aramak için işçiler ekipçe atıkları karıştırmış
yüzük bulunmuş hatıra fotoğrafı çekilerek paylaşılmış. Sıradan nesneleştirilmesi,
duygunun ucuzlaştırılması, reklam unsuruna dönüştürmeleri trajedyadır. Alyans; tevazu, sadelik, zerafet, alın yazısının pak yüzünü temsil eder. Günümüzde
pahalı ve zevksiz tasarımlar herkesin elindeki pırlanta yüzük taklit. Story'de çiçek/çikolata/nispet/diğerlerinden taktir beklentisi yansıtılıyor. Yorumcu Hâdise, nişanlısını instagram hesabında takipten
çıkmış, Affleck eski nişanlısıyla yeniden nişanlanmış. Çöpe atılan gençlik
olarak yorumluyorum.
Kaliteli stil, derin tefekkür, sevginin ve saygının, güvenmek çerçevesinde emin evrelerden geçerek yetişkin tokluğuna ermesiyle mümkündür. Şu düşünülmeyen darılmaya yeltenmek gaybında hangi anıları hasretle anmamız kırıcı tümceleri geçiştirebilir?
‘’Gurbet içimde bir ok’’ diyebiliriz, boşluk hissiyle yalnızlığın karanlıklarına gömüldüğü çağın tuhaflıklarına hayrette zaman. Kişinin yetişemediği, emeklerinin görülmediği, kendisine dışarıdan bir gözlemle bakan iğretilik gibi olmak topluluklarda, bıkkınlık değil ama belki ad konmayışın yorgunluğu, mecal bulamamak. Sürüklenmek belirsizliğe, umursamaz durumda ve affedememek belki de...
Artık kendimi şiirlere yeterli bulmuyorum. Şiir yazmak bana yetmiyor. Mutlu hikayeler yazmak istiyorum. Yıkılması gereken olumsuz etkenli toplumsal bilinci dönüştürmek, kuvvetimizi varlığımızla inancımızla aşarak yüreğin hayaline kavuştuğu herkesin bu potansiyelinin açığa çıkarmasına dayanışma ile kendilerinin aydınlanmalarına müsaade etmeleri gerekir. Bu hepimizin büyüdüğünün işaretidir. Gönül fethedilmeyecek ise varlığın önemi yok.
İhanet
meşrulaştırılamaz. Edebiyat neşreden, şiir yazanlardan (eril kişiler) bahsediyorum, yazdıkları ile fikirleri arasında çelişiyorlar. Hayalindeki vizyonun nesi savunuluyor da gerçeğin mısrası tartışılırken, eril yazarların eserleri kaosla yıkıcılığa dönüşüyor. Ayrılığa teşebbüs ediyor. Yaşamanın reddedildiği bir inkâr eşiğinde kimin sevgisinden
emin değilsiniz? Kime duyulan özlem? Bir türlü bağlanamıyoruz. Neyden
korkuyorsunuz? Beklemek neden kolay olmuyor? Görülenin kaygısı, görülmemişliğin ıstırabı,
görmek çabasının kıymet bilinmezliği.
Bulunmak ve özleyenlerin beklenildiği yere varmasını ümid ederim...